CESURYÜREK AKÇAHATİPLER WEP SİTESİ bülent baş
  ZONGULDAK67
 

ZONGULDAK


Karadeniz’in batısında 
Sanki bir güneşsin,incisin 
Karaelmasınla her zaman 
Ülkemin ruhu,sevincisin

 Sembolsün sen işe,emeğe 
Taş kömürünle bir simgesin 
Bereket dolu toprağınla 
Hep dillerde,gönüllerdesin 

Sendedir alın teri emek 
Çile,ıstırap hep sendedir 
Bir tutkudur seni sevmek
 Sevda sende,hayat sendedir

 Üç vardiya durmaz çalışır 
Madenci dolar ocakların 
Sayende kalkınır,gelişir
 Senin köylerin,bucakların 

Üzülmez,Kilimli ve Kozlu 
İşçiyle,madenciyle dolu
 Hayrandır hepsine dünya
 Ve hayrandır Anadolu 

Kaderin oldu hep göçükler 
Felaketler hep seni buldu.
 Sarardı hep,soldu çiçekler
 Fidanların bir bir kayboldu 

Çok ta yakışmış inan sana 
Madencinin sembol anıtı 
Tam da anlatıyor insana 
Ocaktaki gerçek hayatı 

Ocaklarınla kömürünle 
Madencilerin nurusun sen
 O mübarek alın terinle 
Türkiyemin onurusun sen 

Dillere destan yapan seni
 Karaelmaslı yiğitlerindir 
Zonguldak’ım senin gerçek tapun
 Madende ölen şehitlerindir 

Başın diktir senin alnın ak 
Hep varol sen 
Canım ZONGULDAK

 


ZonguldakZonguldak

 Zonguldak antik dönemde Bithynia ve Paphlagonia sınırlarının kesiştiği noktada bulunmaktaydı. Bölgede,Hitit,İskit,Mariandin,Frig,Megara,M,let, Boietya,Kimmer,asur Pers,Makedon,Roma,Bizans,Ceneviz ve Türk kavimlerinin izlerini görmek mümkündür.Özellikle Kdz.Ereğli(Herakeia Pontica) ve Filyos''ta (Tieon) kurulan ticari iskelelere bağlı olarak gelişen yerleşim birimlerinin kalıntıları günümüze kadar ulaşmıştır.Ereğli kalesi tarihi surlar, su sarnıçları,Heracles sarayı,Crispos anıt mezar, Çeştepe,fener kulesi,Bizans kilisesi,Filyos antik limanı,Filyos kalesi,açık hava tiyatrosu,kemerleri bunlardan bazılarıdır. Filyos Kalesi 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet''in Amasrayı almasıyla birlikte yörede Türk egemenliği pekişmiştir.1829 yılında taşkömürünün bulunmasıyla farklı bir önem kazanan bölgede 1848''de ilk kömür ocakları kurulmuş;19.yy. sonunan doğru ingiliz,fransız,belçika,rus şirketleri taşkömürü üretimi yapmak üzere yöreye gelmişleridir.Yöredeki şirketlerin haklarını korumak ve üretimi artırmak bahanesiyle fransız askerleri önce Zonguldak''ı ardından Ereğli''yi işgal etmiş(1919);ancak Zonguldak ve çevresinde oluşturulan Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerine bağlı milis güçlerinin karşı koymasıyla 18.06.1920''de Ereğli''den 21.06.1920''de ise Zonguldaktan çekilmek zorunda kalmışlardır.Zonguldak,1 Nisan 1924 tarihinde, Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olma ünvanını kazanmıştır. 

Uzun Mehmet

Sanayi devriminden sonra önem kazanan kömür; Osmanlı padişahı II.Mahmut’un “Memalik-i Şahane dahilinde siyah taşın taharrisi” adlı fermanıyla ülkemiz, İlimiz gündemine girmiştir.

Kdz.Ereğli’nin kestaneci Köyünden olan Uzun Mehmet askerlik iznini kullanmak üzere köyüne gelir. Askerdeyken gördüğü kömürü yöresinde aramaya başlar. Buğday öğütmek için gittiği değirmenin (Kdz.Ereğli, Köesağzı Mevki, Neyren/Niyren Deresi dolayları) su kanallarında yuvarlanan siyah taşları görür ve bunları değirmen ateşine atarak yanıp yanmadığını dener.

Karataş’ın yandığını görünce hem kendi hem de yöresinin yazgısını değiştirecek yanartaşları çuvallayıp ihsanını almak üzere İstanbul’a hareket eder.

Saraydan ihsanını (5000 kuruşluk ödül ve ölünceye dek 500 kuruş aylık) aldıktan sonra, kendisini kıskanan ve ödülünü çalmak isteyen, Kdz.Ereğli KaymaKAMı Müstelzim Hacı İsmail Ağa tarafından birhanda kahvesine zehir katılarak öldürülür. Uzun Mehmet, kömürle, Zonguldak’la özdeşleşmiş; adına anıt, park yaptırılmış, kimi üretim tesislerine adlı konmuş ve ülkemiz yeraltı işçiliğinin simgesi olmuş bir isimdir.







 
..::  ÇAYCUMA'NIN TARİHÇESİ   ::..
   

 



A.BÖLGENİN KISA TARİHÇESİ

 

Oldukça yeni bir yerleşim yeri olan Çaycuma'nın tarihiyle ilgili bilgiler, Osmanlı Devleti döneminde hazırlanan Kastamonu ve Bolu Salnamelerindeki bilgilerle ve sözlü anlatımlarla sınırlıdır. Yerleşim yeri olarak çok uzun bir tarihsel geçmişe sahip olmamakla birlikte bugünkü Çaycuma'nın sınırları içinde kalan topraklar tarih öncesi dönemden bu yana çeşitli ulus toplulukların yerleşimine sahne olmuştur. Tarihsel süreç içinde savaşlar, göçler ve diğer nedenlerle bölgeye yerleşen toplulukların izleri günümüze kadar gelmiştir.

Tarih öncesi dönemde Çaycuma’nın da içinde bulunduğu bölgenin adı Paflagonya idi. Paflagonya Bölgesinin batı sınırını Filyos Çayı oluşturuyordu. Karadeniz kıyısındaki Tios (Filyos) bir Miletos kolonisiydi. Paflagonya bölgesine yerleştiği bilinen en eski topluluklar Frigya boylarıdır. İ.Ö.1200'lü yıllarda başlayan ve "Ege Göç Kavimleri Hareketi" adı verilen göçlerle birlikte Bitin, Mariondin,Migdon diye anılan Frig toplulukları Zonguldak ve civarına yöneldi. Ancak bu topluluklar birkaç yüzyıl boyunca siyasal bir örgüt yapısı oluşturamadılar. Kral Gordios ve Midas'ın öncülüğünde siyasal yapılanma içine girdilerse de yöredeki Frig egemenliği Kimmerler tarafından ortadan kaldırıldı. İ.Ö. VII.yy başlarında Kafkasya'dan Anadolu'ya giren Kimmer boyları Frigya'ya ardı arkası kesilmeyen seferler düzenledi. Bu seferlerin sonucunda Frig Kralı III.Midas Kimmer savaşçılarına yenik düştü ve İ.Ö. 676'da Frig Krallığı ortadan kalktı.

Kimmerler,Paflagonya'daki varlıklarını İ.Ö. 630'lara değin sürdürdüler ancak Lidyalılar ve Asurlular'la yaptıkları savaşlar sonucunda zayıf düştüler ve en sonunda Med Devleti karşısında tutunamayarak Anadolu'yu terk ettiler.

Kimmerler2den sonra İ.Ö. VI.yy başlarında Lidya Devleti bölgede egemenlik sağladı. Yine aynı yıllarda,Batı Anadolu kıyılarında yaşayan kimi Megaralılar ve Boitoiyalılar bölgeye geldiler. Karadeniz'in kuzeyinden getirdikleri malların boşaltılabileceği "emperion"lar (küçük ticari iskeleler) kurmaya yöneldiler. Tios (Filatairos/Filyos) bunklar arasında önemli bir koloniydi. Ancak perslerin, Lidyalıları İ.Ö. 546'da yenilgiye uğratmasıyla bölgedeki Lidya egemenliği de son buldu.

Persler, Anadolu'ya egemendiler ama Tiios (Filyos) gibi koloni kentlerin yönetimine "tiran" adı verilen kendi yandaşlarının getirilmesini sağladılar. İ.Ö.334'de Anadolu'ya geçen Makedonya kralı İskender, Pers ordusunu Gronikos Çayı yakınlarında yenilgiye uğratınca Perslerin Batı ve Kuzeybatı Anadol'daki üstünlüğü sona erdi. İskender bölgeyi Makedonyalı subayların yönetimine bıraktı.

Romalılar döneminde, Romalı soylulardan ve ünlü yöneticilerden Balbinus, İmparator Maksimunus (İ.Ö.235-238) zamanında çeşitli vilayetlerde sivil yönetime geçişe yönelik düzenlemeler yaptı ve bölge Doğu Roma İmparatorluğu içinde kaldı.

VII.yy başalarında, Bizans İmparatoru herakleios döneminde ülke "thema" (vilayet) denilen yönetsel birimlere ayrıldı. Bölge de bunlardan "Opsikion Theması" içinde yer aldı.

Paflagonya kıyıları 1204'den sonra Komnenos soyundan gelen David tarafından ele geçirildi.

1071 Malazgirt savaşı'ndan sonra türk boyları kitleler halinde Anadolu'ya akmaya başladı. Malazgirt zaferinden hemen sonra Alp Arslan (1072) öldürülünce yerine oğlu Melikşah geçti ancak Türkler arasındaki iktidar kavgası bir türlü bitmek bilmiyordu. Alp Arslan'a karşı ayaklanmış olan Kutalmışoğlu Süleymanşah ve kardeşi Mansur Anadolu'ya girdiler ve kısa sürede Konya'dan İznik2e kadar olan bölgeyi ele geçirdikten sonra 1075'te Anadolu Selçuklu Devletini kurdular. Ancak Bizans egemenliğindeki Zonguldak ve yöresine yönelik Türk saldırıları geçicii akın olmaktan öteye gidemiyordu.

1084 yılında I.Aleksios'un bölgedeki valilerini askerleriyle birlikte İstanbul'a ttoplantıya çağırmasını fırsat bilen Süleymanşah'ın komutanlarından Emir karatekin, Ulus, Bartın, Devrek topraklarını ele geçirdiikten sonra kıyıya yönelerek Zonguldak yöresini bütünüyle ele geçirdi. Büyük Selçuklular ile Anadolu Selçukluları arasındaki çekişme yeniden başlamıştı. Çekişme sonucu Anadolu Selçukluları büyük bir sarsıntı geçirdiler. Emir Karatekin'de Bizanslılar karşısında direnemeyince bölge yeniden Bizanslıların eline geçti.

Anadolu Selçukluların çöküş döneminde Candaroğulları Beyliği bağımsızlığını ilan etti (1335). Sinop'tan Safranbolu'ya kadar uzanan bölgede egemen olan Candaroğulları beyliklerini hem Bizans'a, hemde Osmanlılar'a ve öbür beyliklere karşı korumaya çalıştılar. Candaroğulları en çok Osmanlı Devleti tedirgin ediyordu. Candaroğlu Süleyman Paşa'nın bir kaç kez Orhan gazi ile savaştığı biliniyor.

Amasra'ya kadar uzanan kıyı bölgesinin ve iç kesimlerin Osmanlı topraklarına katılması; Cenevizlilerin, Bizanslıların ve Candaroğullarının egemenliğinin kesin olarak sona ermesi Fatih Sultan Mehmet döneminde oldu. Fatih Sultan Mehmet aynı zamanda Candaroğulları beyliğinide ortadan kaldırdı.


B. "ÇAYCUMA" ADININ KAYNAĞI VE TARİHİ

Çaycuma'nın adını kaynağıyla ilgili değişik varsayım ve rivayetler vardır. Bu varsayımları başlıca iki grupta toplamak olasıdır.

* Bir varsayıma göre Çaycuma adı "Çay" ve "Cuma" sözcüklerinden türemiştir. Cuma günleri Fiilyos Çayı kenarında pazarın kurulmasıyla pazara gelen halkın zamanla "Çay'a,Cuma'ya gidiyorum" biçimindeki söyleyişi bir süre sonra "Çaycuma" olarak kullanılmaya başlamıştır.

* Bir başka varsayıma göre; Filyos Çayı kıyısına Yakademirciler Köylüleri ile Velioğlu Köylüleri ortaklaşa bir cami yaptırmışlardır. Her hafta cuma günü hem pazar kuruluyor, hem de civar köylerden gelen yurttaşlar bu camide cuma namazı kılıyorlardı. Filyos Çayı ve bu caminin adından hareketle "Çay" ve "Cami" sözcükleri zamanla kaynaşmış, önceleri "Çaycami" olan söyleyiş biçimi daha sonra "Çaycuma"ya dönüşmüş ve o günlerden bu yana yerleşim yerinin adı Çaycuma olarak kullanılmaya başlanmıştır.

İlçenin bugünkü yerinde 50-60 hanelik bir köyün olduğu, daha sonra merkezi bir konumda bulunması dikkate alınarak idari bölünmede bucak olarak yer aldığı bilinmektedir.

Filyos Çayı'nın Zonguldak yakası "Çarşamba",karşı yakasına "Perşembe" olarak adlandırılırdı. Çaycuma bucak merkezi Çarşamba yakasında yer aldığından Çarşamba nahiyesi olarak adlandırılmıştır. Bir rivayete göre, ilçe teşkilatları kurulurken Abdülhamit'in sarayında bulunan Devrekliler "Devrek'in ilçe olmasında ve Çaycuma'nın da bucak merkezi olarak Devrek'e bağlanmasında" belirleyici olmuşlardır. Bu idare bölünmede Devrek "Hamidiye Kazası","Çaycuma'da "Çarşamba Nahiyesi" adıyla idare bölünmede yer almıştır.

Şehir halkının büyük çoğunluğu civar köylerden gelip yerleşenlerden meydana gelmiştir. Hamit Kalyoncu bölgeyle ilgili yaptığı tez çalışmasında ilk yerleşimleri şöyle anlatıyor: "Şehir halkının çoğunluğu civar köylerden gelmedir. Yalnız Köktürk soyadını taşıyan ve diğer halk tarafından 'beyler' veya 'Rumbeyoğulları' diye anılan grup ise bölgeye Bolu taraflarından gelmişlerdir. Çaycuma'nın ilk yerlileri olduklarını öne süren Rumbeyoğulları'nın ifadesine göre "Çaycuma Rum diyarı iken bu bölgeyi ıslah için gelen ataları Gazi Mehmet Paşa Rumları silmiştir. Üç oğlunu Çaycuma, Beycuma ve Mengene Beyi olarak yerleştirmiştir. Gazi Mehmet Paşa daha sonra Belgrat'ta şehit olmuş ve oraya gömülmüştür. "Yalnız bu olay hakkında bir tarih verilemediği gibi başka bir açıklama da yapılamıyor."

Osmanlı Salnamelerinden elde edilen bilgilere göre,şehirdeki iki camiden Eski Cami olarak bilineni (bugünkü 50.Yıl Camisinin bulunduğu yerdeki cami) Rumbeyoğlu Hacı Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Bu caminin kapısı üstüne 1240-1820 tarihi vardır. Bu tarih bazılarına göre yapılış, bazılarına göre de tamirat tarihidir.

Şehir halkından derlenen bilgilere göre, Çaycuma'da yerleşme şu şekilde olmuştur:

Çok önceleri (tahminen 170-180 yıl önce) civar köylüler, Veliköyü ve Yakademirciler Köylerinin birleştiği ve şimdiki şehir merkezinin 500 metre batısında bulunan "Sıracevizler" adındaki yerde bir pazar yeri kurarlar. Pazarı kuran ve geliştiren halkın Müslüman olması bir mescit ve cami yaptırma zorunluluğu ortaya çıkarır. Ozamanlar Kayabaşı Köyü'nde oturan Rumbeyoğullarından Hacı Ali Bey, Eski Camiyi yaptırır. Bunun vakfiyesi olarak da caminin yanına birkaç dükkan eklenir. Halk bu kez, cuma günleri toplandıkları pazar yerini de bu caminin çevresine taşır. Böylece şehirdeki ilk yerleşme başlar.

Kuruluş yeri olarak çevre kazaların ortasında bir durak yeri özelliği taşıyan Çaycuma, kısa sürede gelişerek 1303/1883 yılında "Çarşamba" divanı adıyla Bartın'a bağlanır.

Kastamonu Vilayetinin düzenlediği 1286/1869 tarihli Salname'de ise Çaycuma adı, "Devrek kazasına bağlı Çarşamba nahiyesi " olarak geçer. Kastamonu Vilayetine Bağlı Livalar, Azalar ve Nahiyeler hakkında 1315/1889 tarihli Kastamonu vilayeti Salnamesi’nin 19.sayısında Çaycuma için şu bilgiler verilir: "Devrek kadar muntazam olup, kasaba içinde 2 çarşı, 2 cami, 1 kilise ve 1 hamam vardır."

Osmanlı Devleti'nin 1319/1902 tarihli umumi Salnamesi'nde Çarşamba nahiyesinin Zonguldak'a bağlandığı belirtilir. Zonguldak'a bağlandığı belirtilir. Zonguldak'da bu tarihte Bolu Sancağı'na bağlı kaza haline getirilmiştir. Bolu müstakil Mutasarrıflığı'nın ilk kez düzenleyip 1332/1916 yılında yayınladığı Bolu Divanı Salnamesi'nde Çaycuma hakkında şu bilgiler verilir:

"Çaycuma, Bolu dahilindeki nahiyelerin en muntazamı ve en büyüğüdür. 31 köyü, 11600 İslam, 370 Rum, 34 Ermeni olmak üzere toplam 12004 nüfusu vardır. nahiye merkezi Çaycuma; muntazam bir çarşı, 2 cami, 1 medrese, 3 sınıflı iptidai mektep ile 1 kilise ve 1 Rum iptidai mektebi, han, hamam gibi ihtiyaç hissedilen binaları ihtiva etmektedir. Bu durumuyla bazı kaza merkezlerinden çok farklı bulunmaktadır. Ahali pek istidatlı ve kabiliyetlidir. İlçe muhtelif tarihlerde değişiklik ve yeniliklere uğramışsa da tarihi değeri yoktur."

Çaycuma ilçe merkezi ve köylerine yerleşenlerin nereden geldikleri konusunda kesin bilgi ve kayıtlar yoktur. Ancak, konuya ilgi duyanlar kısıtlı olanaklarla kendi orijinlerini araştırmakla yetinmektedirler. Bununla birlikte Çaycuma ve çevresinde homojen olmadığı, değişik bölgelerden gelen insan gruplarının çeşitli tarihlerde bölgeye yerleştiği sanılmaktadır. Nüfusun bir bölümü Kafkasya bölgesinden göç edenlerden bir bölümününde 400-450 yıl kadar önce Urfa, Mardin, Yozgat dolaylarından bir kısım göçebenin gelerek daha çok da Hacıkadı (Perşembe) dolaylarına yerleşmeleriyle meydana gelmiştir.

Bu konuda Mustafa Zeren'in anlattıklarıyla Hamit Kalyoncu'nun tez çalışmalarıyla belirttikleri aynı doğrultudadır." 1947 yılında dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Emin Erişirgil Çaycuma'ya uğrar. Bakan Erişirgil Çaycuma'da, yurttaşların hayvan hırsızlığı, hayvan zehirleme, cinayet, kadın kaçırma, soygun, samanlık ve otluk yakma gibi olaylardan şikayetçi olduklarına tanık olur ve Türkiye'nin hiç bir bölgesinde benzeri olmayan bu olaylar Erişirgil'in olağanüstü ilgisini çeker. Bir yıl sonra, 1948'deki kabine değişikliğinde Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) olarak görev yapan Emin Erişirgil, Çaycuma'nın özellikle Perşembe bölgesinden gelen cinayet,yangın vs.. gibi olayların önü alınamayınca olayların kökenini araştırmak ve köklü çözüm bulmak amacıyla bölge hakkında ayrıntılı bilgi ister. Bu araştırmanın sonucunda 400 yıl kadar önce bölgeye Urfa, Mardin, Yozgat dolaylarından Yörüklerin geldiği öğrenilir. Bu insanların bölgeye geliş nedenleri kesin biçimde açıklanamamakla birlikte, bu kadar yoğun olayın ve geçimsizliğin nedeni olarak farklı bölgelerden gelen bu insanların bir arada iyi geçinememeleri gösterilir. Hatta olayların yatıştırılması için yalnızca Perşembe yöresiyle sınırlı olmak üzere sıkı yönetim ilan edilmesi konusu bile Bakanlar Kurulunda gündeme gelir.


C. KURTULUŞ SAVAŞI'NDA ÇAYCUMA

Çaycuma,Kurtuluş Savaşı'nda Kuvay-ı Milliye saflarında aktif olarak yer almıştır. Çaycuma bucak merkezi ve köylerinden dönemin gençleri kitleler halinde Kuvay-ı Milliye saflarında yer alırken bucak yöneticileri yöredeki diğer kazalara eş zamanlı olarak Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin Çaycuma Şubesi’ni açtılar. Cemiyetin başına Tahir Bey getirildi.

Dr. Cevdet Müftüoğlu'ndan öğrendiğimize göre, Kalaycıoğlu Müftüzade Tahir Efendi, 1900'lü yılların başından itibaren (tam teşekküllü bucaklardan belediye teşkilatı kaldırılana kadar) 30 yıldan fazla bir süre Çaycuma Belediye Başkanlığı'nı yürütmüştür. Bu arada birçok kez bucak müdürlüğü görevini de üstlenmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında Çaycuma'nın ve Çaycumalıların tutumu hakkında Tahir Efendi'nin anlattıklarına dayanarak Dr.Cevdet Müftüoğlu şunları söylemektedir. " Bana kendisinin söylediklerinden hatırlıyorum. 1919 Mayıs 15'de Yunanlıların İzmir'i işgali üzerine Çaycumalılar adına Padişaha uyarı telgrafı çekiyorlar. Atatürk’ün 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasından sonra, Çaycumalılar adına bağlılık ve destek telgrafı çekiliyor.

 

KAYNAKCA:
Hasan ATAMAN

Çaycuma Ajandası

 
 
 
 
 
 

 
 
:: Çetin Yurtseven'in Araştırması;

ÇAYCUMA
Filyos, İÖ 8. yüzyıl ortalarında sonra Teion adıyla bir Miletos kolonisi olarak kuruldu. Karadeniz'in kuzeyinden getirilen malların boşaltıldığı önemlice kolonilerden biriydi. İskender'in Asya seferini izleyen dönemde Prenses Amastris, Sesamos (Amastris / Amasra) merkez olmak üzere, Kytoros (Kidios Kalesi), Kronma (Kurucaşile) ve Teion'u birleştirerek Amastris kentini kurdu. Teion, Roma Dönemi'nde Nikomedia (İzmit)- Amasia (Amasya) anayoluna bağlandı. Bizans Dönemi'nde, imparatorluğun doğu merkezi olan Trapezus (Trabzon) yolu üzerinde bir uğrak yeriyken, sonraları giderek önemini yitirdi; Türklerin Anadolu'ya yayıldığı dönemde küçük bir yerleşim birimi haline gelmişti.

Cumhuriyet dönemine değin önemli bir yerleşime sahne olmayan Çaycuma, Zonguldak'ın hızlı gelişimi sonucu giderek kalabalıklaştı. Önceleri Çaycami adıyla, Devrek'e bağlı bir bucak merkezi iken, 1944'de Çaycuma adıyla ilçe yapıldı.

İlçe merkezi Çaycuma kenti Karadeniz kıyısından 25 km kadar içeride, Çaycuma Düzü'nün batı kenarında yer alır. Kent, çevresindeki yoğun kırsal nüfusa hizmet veren bir pazar niteliğindedir. En önemli sanayi kuruluşu 1970'de açılan ve Türkiye'nin üçüncü büyük kağıt fabrikası olan SEKA Çaycuma Kağıt Fabrikası'dır. Fabrikanın üretimi Bartın Limanı'ndan yollanır. Kentte ayrıca yağ imalathaneleri ile un, bisküvi, şekerleme gibi gıda maddeleri üreten imalathaneler, kereste, bıçkı, hızar atölyeleri ve maden işçileri için özel ayakkabılar üreten küçük işyerleri vardır.

Zonguldak-Bartın karayolu ve Ankara-Zonguldak demiryolu kentten geçer.
Belediye 1944'de kurulmuştur.
Nüfus (1985) ilçe:100.288; kent:11.589.
______________________
("Çaycuma," AnaBritannica Genel Kültür Ansiklopedisi, Ana Yayıncılık:1986, cilt:6, sayfa:340.)


( ÇEHARŞENBE / ÇAYCUMA )

Kasaba-i mezkûreye mülhak (yukarıda adı geçen kasabaya - Devrek'e - bağlı) Çeharşenbe Müdiriyyeti'nin merkezi olan Çaycuma Kasabası merkez kaza kadar muntazam olub derûn-ı kasabada (kasabanın içinde) bir çarşı ve iki ca'mi ile bir kilisa bir de hammâm vardır. Mamafih (ancak) mezkûr nahiyyeye mülhak (adı geçen nahiyeye bağlı) sevahil-i Bahr-i Siyah'da (Karadeniz sahilerinde) Zonkuldak namıyle bir mevkî ve iskele vardır ki, bunun da derûnunde (içinde) bir çarşı ve Kömür Ma'den-i Hümayûn İdaresi (İmparatorluk Kömür Madeni) mevcûd olub birkaç seneden berû taraf-ı hükûmetden (hükümet tarafından) emr-i muhafazası (koruma görevi) Çehaşenbe Müdüriyyeti'yle mezkûr mahalde (yukarıda adı geçen yerde - Zonguldak'da) ikame idilan (görev yaptırılan) dört nefer zabtiyye (jandarma eri) ile bir polis memurına ihale olunmuştur (verilmiştir) ki, burası mukaddema (önceden) yalnız kömür ma'denleri imâlât ve ihrâcâtına mahsûs (özel) bir iskele olduğı halde Sâye-i Ma'murîyyet-vâye-i Hazret-i Padişahî'de mezkûr iskelede çend (birkaç) sene evvel inşaasına başlanılarak bu kerre inşaatı resîde-i hüsn-i hitâm olan (iyi biten) liman rıhtım ameliyâtı (çalışmaları) münasebetiyle (ile ilgili olarak) ehemmiyyeti (önemi) tezâyüd itmiş (artmış) ve mezkûr liman bâdemâ (bundan böyle) amed ü şüd (gidiş-geliş) idecek sefâin-i ticârîyye (ticaret gemileri) vasıtasıyle icra kılınacak (yürütülecek) naklîyâtdan ve kezâlik (aynı biçimde) kömür ihrâcât ve naklîyâtından tolayı (dolayı) umûm kaza (genel olarak kaza) ve bâhusûs (özel olarak) mevkî-i mezkûre hemcivâr bulunan (adı geçen yere - Zonguldak'a - komşu olan) nefs-i Çeharşenbe (Çarşamba'nın içi) ve Yılanlıca, Hisarönü cihetleri (tarafları) ehâlisini fevkalade müstefîd ideceği (yararlandıracağı) umûr-ı tabîiyyeden (doğal işlerden) bulunmuşdur.
___________________
( 1317 / 1899-1900 Kastamoni Salnamesi : "Hamidiye", sf : 312-313 )

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
 

ÇAYCUMA NAHİYYESİ

Çaycuma, Bolu dâhilindeki nevâhinin ( bucakların ) hemen en muntazamı, en büyüğüdür. Otuz bir köyü, on bir bin altıyüzü İslâm olmak üzere ve üç yüz yetmişi Rûm ve otuz dördü Ermenî bulunmak üzere on iki bin kadar nüfûsu câmî'dir ( toplam nüfusu vardır ). Nâhiyye merkezi olan Çaycuma Kasabası, muntazam bir çarşıyı, iki câmî-i şerîf, bir medrese ve üç sınıflı bir mekteb-i ibtidâiyye ( ilkokul ) ile bir kilise, bir Rûm Mekteb-i İbtidâiyyesini, hân ve hammâm gibi ihtiyâcât-ı mübremeden olan mebâniyi (gerekli yapıları) ihtivâ etmesi itibârıyle bâzı kazâ merkezlerine bile fâik (üstün) bir halde bulunuyor. Ârâzîsi râtıb (nemli) ve her şeyi yetiştirmeye müsâiddir. Sath-ı bahrden irtifâı (deniz yüzeyinden yüksekliği) otuz-elli metro arasında tehallüf eder (değişir).
Âhâli pek müsteid (yetenekli) ise de nûr-ı maârifin orada da ıttıla etmemesinden (eğitim ve öğretim ışığının orada da bilinmemesinden), seviyye-i ilmiyye ve terbiyye noksandır (bilim ve eğitim düzeyi düşüktür). Şerâit-i ictimâiyyeleri de mütehâliftir (toplumsal koşulları da birbirine uymamaktadır). Bunların da temin ve vahdet-i tekemmülü, üç-beş mahalleden mürekkeb kurranın tevhîdiyle maârifin tâmim ve tezyîdine mütevâkıftır (Bunların olgunlaşmasının sağlanması ve birliği, üç-beş mahalleden oluşan köylerin birleştirilmesiyle, eğitim ve öğretimin genelleştirilmesi ve artırılmasına bağlıdır).
Çaycuma, Filyos Nehri kenarında olmasıyla ormanları yokdur. Her karyenin (köyün) köse çalılıktan ibâret baltalıkları mevcûddur.
Çarşamba Nahiyyesi, merkezinin tesisi itibârıyle tevârîh-i muhtelîfede inkılâbâta mârûz bulunmuş olmakla beraber kıymet-i tarîhiyyeyi de hâiz değildir (merkezininin oluşması itibarıyla çeşitli tarihlerde değişimlere uğramasına karşın tarihî öneme de sahip değildir).
Zonguldak'ın Zağferanbolu (Safranbolu), Tatay (Daday), Araç ve Kastamonu'dan gelen îyâb û zehâb (gidiş-geliş) için bir memerrâı (yolu) olmasıyle hâl-i hazırda, bu yüzden pek müstefid olmakla (yararlanmakla) beraber ticâretin âtîsi (geleceği) pek parlaktır.

Müdîr : İsmâil Efendi
Jandarma Kumandanı : Piyâde Başçavuşu Hüseyîn Hulûsî Efendi
İbtidâî Mektebi Başmûallîmi : Zeynel Âbidin Efendi
İbtidâî Mektebi İkinci Mûallîmi : Tevfik Efendi
İbtidâî Mektebi Üçüncü Mûallîmi : Celâl Efendi
_____________________
( Müstakîl Bolu Lîvâsı Sâlnâmesi- 1915 , sf. 247-248 )

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

 

ÇEHARŞENBE [ ÇARŞAMBA - ÇAYCUMA ]

Kastamonî Vilâyeti'nin Bolı Sancağı'nda Hamîdiyye nâmında âhîren tesîs iden kazânın merkezi olub, Filyas Çayı kurbunda (kıyısında) ve tağlık bir mahalde mebnîdir (kurulmuştur). ( sf. 314 )
________________
(Alî Cevâd, Memâlîk-i Osmâniyye'nin Târîh ve Coğrafya Lûgâti,Dersaâdet : Mahmûd Beğ Matbaâsı, H.1313-M.1895.)

 

HAMİDİYE (ÇAYCUMA ve DEVREK)

Hamîdîyye Kazasına Dâir Malûmât:

Nâm-ı nâmî-i Hazret-i Padişâhî'ye mensûb olan bu kaza, görülen lüzûm üzerine Ereğli ve Bartın kazalarıyle merbût (bağlı) olan Devrek ve Çeharşenbe nahiyyelerinden mürekkeb ve üçüncü sınıfdan mâ'dud olmak (sayılmak) üzere 1303 (1887) sene-i mâlîyesinden itibâren teşkîl ve mezkûr Devrek Kasabası merkez kaza ittihâz olunmuştur (sayılmıştır).
Hamidiyye Kazası şarkân (doğudan) Bartın ve Zağferanbolu, garbân (batıdan) Ereğli ve Bolu, şimâlen (kuzeyden) Bahr-i Siyâh (Karadeniz), cenubân (güneyden) kezâlik Bolu ve Gerede kazaları hudûdlarıyla mahdûddur.
Devrek Kasabası, Karadeniz'e sekiz saat mesafede vâkî ve şimâl ve cenûb cihetleri büyük tağlarla muhât (çevrilmiş) olarak kasabanın ortasından cereyân iden nehir, meşhûr Filyos İskelesi'nde Bahr-i Siyâh'a (Karadeniz'e) mansıb olur(dökülür).
Kezâlik küçük bir çarşısı bulunduğu gibi câmî' ve medrese ve hammâm gibi müessesât-ı lâzımesi dahî ihtiyâca kâfî derecededir.
Nehr-i mezkûr kurbunda (kıyısında) tenezzüh-i umûmî (genel gezinti) için on bin zira'yı mütecâviz bir de beledî bağçesi vardır.
Mezkûr Çeharşenbe Nahiyyesi'nin merkezi olan Çeharşenbe Kasabası'nda dahî daha büyücek bir çarşı ve iki camî' ile bir kilise vardır.
___________________
( 1310 / 1892-3 Kastamoni Salnamesi : sf : 472/473 )
( 1311 / 1893-4 Kastamoni Salnamesi : sf : 225/226 )

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

MAHSULAT

Kaza-i mezkurı teşkil iden yüz yetmiş iki (172) karyede hınta, şair, mısır, ve sair envaî hububat husule gelmektedir.

MUSINNUAT (Sınaî Mamulleri)

Devrek Kasabası'nda ceviz ağacından yapılan sanduk, masa, konsol, sigara ağızlığı ve baston gibi şeyler şayan-ı memnuniyet bir surette olub bundan böyle her vechile terakki ideceği derkâr (belli = aşikar) olan mezkur kasabada bu misillu (kadar) sınaî'in dahi
terkkıyat-ı saire ile mütenasiben (uygun olarak) ilerliyeceği tabîidir.

TİCARET

Ahalinin bir kısmı ziraat ve keraste kat'(kesim) ve nakliye müteayyiş olub (geçinip) Kat' itdikleri her dürlü keraste mezkur (adı geçen) nehir vasıtasıyle bis-suhule (kolaylıkla) Filyos İskelesi'ne indirilmekde ve kısm-ı diğerinden bir haylısı da Ereğli Kömür Ma'deni Ameliyatı'nda (İşletmeleri'nde) çalışarak o surette geçinmektedirler.
______________________________
"Hamidiye",1310/1892-3 Kastamoni Salnamesi:sf.473.
"Hamidiye",1311/1893-4 Kastamoni Salnamesi:sf.226.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

FİLYOS

Nefs-i Bartın'a (Bartın'ın merkezine) beş saat mesafede ve garb-i cenubîde (güneybatısında) vakî (bulunan) bir Filyos İskelesi vardır ki, Hamidiyye Kazası'yle Yenice Nahiyyesi tağlarından kalitelu eşcar (ağaçlar) ve büyük kütükler sallarla nehren oraya indirilmekde ve nehrin Bartın cihetinde (tarafında)müceddeden (yeniden) bina olunan mükemmel iki aded fabrika kalitelu ve mütenevvi (çeşitli) keraste imal olunarak gemilerle Dersaadet (İstanbul) ve İzmir ve sair mahallere nakledilmekde ve bu yüzden gerek Hazine-i Celile (Osmanlı Hazinesi) ve gerek ol havali ahalisi haylice intifa eylemekdedir (yararlanmaktadır).
____________________
( 1310 / 1892-3 Kastamoni Salnamesi : sf : 468 )
( 1311 / 1893-4 Kastamoni Salnamesi : sf : 215 )

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *


 

FİLYAS ÇAYI

Yüz kırk kilometre Kastamonî Vilâyeti'nde carî (akan) bir çaydır.
Bu çay, menbâını (kaynağını) Bolı Sancağı'nda kâ'in (bulunan), Alatağ silsilesine mensub Bolı ve Semen Tağları arasında kâ'in, Günay Karyesi kurbunda (yakınında) ahz ile cenûb-ı garbîden (güney-batıdan) şimâl-i şarkıyye (kuzey-doğuya) toğrı mezkûr silsilenin (adı geçen sıra dağların) kesf (yoğun) ormanları arasında cereyân iderek, Bolı Kasabası'ndan ba'de (sonra) Hamîdiyye Kazâsı'nın merkezi olan Devrez (Devrek) Kasabası'ndan geçer. Ba'de (bundan sonra) sağ tarafından hemân (aşağı yukarı) kendi taviline (uzunluğuna) karîb (yakın) bir mecrâ (nehir yatağı) teşkîl iden ve Hammâmlı Suyu ile kesb-i cesâmet eyliyen (büyüyen), Soğanlı ve Arac Suyu'nu ahz ile Bartın Kazâsı'nın garb hududunu teşkîl ile Filyas Kasabası'nda Bahr-i Siyâh'a (Karadeniz'e) karışur.
Billos nâm-ı âtıkıyle yâdolunan mezkûr çay (eski adı olan Billos adıyla anılan adı geçen çay), Bitinya'nın en geniş ve serî' ül-cereyân (akımı hızlı) bir nehri olub, mansabında (denize döküldüğü yerde) şimdiki Filyas Karyesi (köyü) mahallinde eski Tiyum (Tium) Kasabası var idi. (sf : 574)
____________________
(Alî Cevâd, Memâlîk-i Osmâniyye'nin Târîh ve Coğrafya Lûgâti, Dersaâdet : Mahmûd Beğ Matbaâsı, H.1313-M.1895.)

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
 

ÇEHARŞENBE NAHİYYESİ

Müdîr (müdür): Mehmed İhsân Efendi
Virgü (vergi) Kâtibi : Enîs Efendi
Tahrîrât Kâtibi : Sâlâh Selâhüddîn Efendi
Refîki(Yardımcısı): Ahmed İbretî Efendi
Sanduk Emîni : Tâhir İlmî Efendi
Mülâzım : Edhem Efendi

Belediye Meclisi

Reîs : İbdâh Beğ
Âzâ : Tahîr Ağa, Yorgi Ağa, Yordan Ağa, Münhall (boş kadro)
Kâtib ve Saduk Emîni : Mustafa Osmân Efendi
Çavuş : Mustafa Ağa

Maarif Meclisi (Milli Eğitim Meclisi)

Reîs : Hacı Hüseyîn Efendi
Âzâ : İsmâil Efendi, Hacı İsmâil Beğ, Yusuf Efendi, Reşid Ağa
Kâtib : Hâfız İbdâh Efendi
Saduk Emîni : Tâhîr İlmî Efendi

Bazı Memurin (Bazı Memurlar)

Orman Ondalık Memurı : Hâfız İbdâh Efendi
Filyos Dûyûn-ı Umûmîyye Memurı : Mustafa Efendi
Reji Memurı : Hıristaki Efendi

Mekteb-i Rüşdîyye (Ortaokul)

Muallim (Öğretmen) : İsmâil Zühdî Efendi
Hüsn-i Hatt (güzel yazı) Muallimi : Tâhîr İlmî Efendi
Bevvâb (hizmetli) : Osmân Efendi
Aded-i Şâkîrdân (Öğrenci Sayısı) : 50

Mekteb-i İbtidâîyye (İlkokul)

Muallîm : Yusuf Efendi
Aded-i Şâkîrdân : 100

İnâs Mektebi (Kız Okulu)

Muallîmi : Hacı Ömer Efendi
Aded-i Şâkîrdân : 30
___________________________________
"Hamidiye",1317/1899-1900 Kastamoni Salnamesi:sf.223-4.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
 

FİLYOS (TİEİUM-VİLLAYOS)

Filyos Irmağı, Paflagonya'nın batı sınırı olarak kabul edilir.
Filyos, Tieium adlı bir Yunan kolonisi iken Roma çağında yanından akan Villayos (Filyos) nehrinin ismine izafeten adı ( Villayos ) oldu ve bizim dilimize Filyos olarak geçti.
Burada yerin yüzünde bir kale, harabe halinde bir mabet ve bir kilise, bir anfitiyatro, bir de kemerli bina enkazı vardır. Ateş-tuğlası fabrikası yapılırken yerden harçlı temeller, bunların arasından heykeller, steller, küpler, Um Funairerler, kandil ve gözyaşı kapları gibi bir çok arkeolojik eserler çıkmış ve bunlar Zonguldak Halkevi'ne taşınmıştır. (sf.25)

FİLYOS KAYA TÜNELİ
Tünel, kalenin kuzey-batısındaki kademeden aşağı inmektedir. Duvarları moloz taşından harçla yapılmıştır. Üzerine boyları 2 metre, enleri 1,20 metre; kalınlıkları 0,20 metre olan düz kapak taşları konulmuştur. Dört köşe olan bu tünelin eni 1,50 metre, yüksekliği 1,60 metredir. Ağız tarafı dolmuş ve kapanmıştır. Ortasından bir kısmı çöktüğü için üzeri açılmıştır. Dibinde bir su mahzeni olduğu söylenmekte ise de yukarıdan yuvarlanan taş, topraklarla içi dolduğu için yanına varılmamaktadır. (sf.129)

FİLYOS KİLİSESİ
Harabe halinde olan bu kilise Sümerbank Tuğla Fabrikası yanındadır. Dikdörtgen şeklinde bir plan vermektedir. Yan duvarlarında ikişerden dört tane penceresi ve doğusunda mihrabı vardır. Kapısının batı tarafında olduğunu tahmin ediyoruz. Duvarların ikişer metrelik yerleri kalmış, üst tarafları yıkılmıştır. Kalıntılarına göre bina duvarlarının muhtelif ölçüde kesme taşlarla kaplanarak içine harçlı moloz taşı doldurulduğu anlaşılmaktadır.
Duvarlardaki taşlardan bir kısmı eski binalardan alınarak konmuştur. İnşaatta taş duvarlar arasına tuğla kuşaklar da ilave olunmuştur. Döşemenin mozayık olduğu anlaşılmaktadır.
Bina çok zayiat vermiştir. Çatısının ahşap olduğunu tahmin etmekteyiz. Burası bir Bizans kilisesidir. Belki de MS 8. yüzyılda yapılmıştır

 
  Bugün 24 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol